TRÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Fidan, geleceğin toplumunda belirleyici unsur olan Yapay Zeka’nın insan doğası ve toplumla ilişkisini ele alıyor.
Toplumsal bir varlık olarak insan, fiziksel ve zihinsel olmak üzere iki tür beceriye sahiptir. Potansiyel kabiliyetleri vesilesiyle insan, tarihsel süreçte kendi fiziksel sınırlarını aşan durumlarda, pratik ve kalıcı çözümler üretebilmiştir. Bilim, sanat ve teknoloji konularında insanlığın geldiği günümüz şartları bu durumun adeta bir kanıtını oluşturmaktadır. Yakın bir geçmişe kadar makineler, çoğunlukla doğrudan fiziksel beceriler alanında insanlarla yarışmakta, insanlar ise makinelere karşı muazzam zihinsel avantajlarını korumaya devam etmekteydiler. Ancak günümüze doğru gelindiğinde; öğrenme, analiz etme, iletişim kurma ve her şeyden önemlisi insan duygularını anlama gibi hususlarda insanoğlu yeni bir rakip olarak “yapay zekâ” ile karşı karşıya gelmiştir.
Temel hareket noktası olarak yapay zekâ çalışmalarının amacı, insan zekâsını örnek alarak, insan zekâsı gerektiren görevleri yapabilecek makineler yapmaktır. Bu anlamda yapay zekâ çalışmalarının amaçlarını üç ana başlık altında toplamak mümkündür: “Makineleri daha akıllı hale getirmek”; yani geleceğin bilgi toplumunun inşa edilmesinde önemli rol oynayacak “genel bilgi sistemleri”ni geliştirmektir. İkinci amaç ise “zekânın ne olduğunu anlamak”tır. İnsan beyninin fonksiyonlarını bilgisayar modelleri yardımıyla anlamaya çalışmak, insanların sahip olduğu zihinsel yetenekleri; bilgi kazanma, öğrenme ve buluş yapmada uyguladıkları strateji, metot ve teknikleri araştırmaktır. Son olarak ise “makineleri daha faydalı hale getirmek” yapay zekâ çalışmalarının nihai amaçlarını oluşturmaktadır. İş yardımcıları, zeki robot timleri, bilgisayar kullanımını kolaylaştırılması, araştırma yardımcısı olarak kullanılacak yapay zekâların üretilmesi vb. hedefleri içeren bu çalışmalar; hem insanı hem de onun davranışlarını anlamada yardımcı olabilecek niteliğe sahiptir.
Bu bakış açısına göre yapay zekâ insanoğluna sayısız faydalar sağlayacaktır. İnsan emrine faydasına sunulan bu faydalı işlerin bir sınırı bile olmayabilir. Örneğin implant teknolojilerle insan vücuduna zerk edilen sistemler ve yapay organlar geliştirilecek ve insan sağlığı başta olmak üzere birçok alanda fayda üretecek sistemler topluma hizmet edecektir. Kıyafetler onları giyen kişilerin sağlığı ve yaşam konforuna yönelik bilgiler verebilecek, tehlike arz eden durumlarda uyarılar yapabilecektir. Fabrikalar ve şehirler her geçen gün daha akıllı olacaktır. Şehirlerin her noktasında birbirleriyle etkileşen ve iletişim halinde olan milyonlarca sensörün desteğiyle insanlar sorunsuz bir yaşam sürdürme yolunda ilerleyebileceklerdir. Yapay zekâlı otonom otomobiller ve çeşitli eşyalar insanların eşya ve araç kullanımı anlayışını kökten değiştirebilecektir. İnsanlar araç sahibi olmayacak, sokaklarda herkesin hizmetine hazır bekleyen araçlar ihtiyaç duyanın kapısına giderek hizmet verecek, böylece araç sahibi olmak gibi bazı ihtiyaç kalemleri ortadan kalkabilecektir.
İnsanlar diğer tüm canlılardan daha iyi iletişim ve iş birliği yapabildikleri için bugün dünyayı kontrol edebilecek düzeye ulaşmış durumdadır. Yapay zekâ ve biyomühendislik konularında pek çok geçerli endişe oluşmuş olsa dahi; dürtüsel olarak insanlık kriz anlarında -yapay zekâ krizleri de dahil- riskli eylemlere başvurmaya devam edecektir. Bugün yapay zekâ çalışmalarındaki gelinen nokta; insanlığın teknolojiye değil, bilakis onu tasarlayıp kullanma şekline bakılması gerektiğini göstermektedir. “Sömürüden işlevsizliğe” dair, iş hayatında milyarlarca insanı görevsiz/işlevsiz hale getirebilecek bu çalışmalarda gözlerden kaçırılmaması gereken bir husus varsa o da; yapay zekânın insanları işlerinden, itibarlarından ve haklarından mahrum bırakmadığı bir dünyanın inşasının elzem oluşudur.
Bir yapay zekâ insanın hüzünlü durumunu telefon görüşmelerinden, tebessümünden, yüz halini tanımlayan teknolojik kitlerden anlayabilir ve algılayabilir. Yaşam alanından sorumlu algoritma hemen hüzünlü gözüken ve duygu fırtınasını yaşayan sahibini algılayıp onun kişiliği ve genel insan psikolojisi hakkında bildikleri doğrultusunda, üzüntüye denk düşecek ve sıkıntıyı yansıtacak şarkılar çalmaya başlayabilir. Ancak hiçbir yapay zekâ insana mahsus ve ilahi iradenin bahşettiği akıl, sezgi, ilham ve vahiy vb. unsurlara sahip olamayacaktır. Çünkü bazı insani faaliyetler içgüdüseldir ve “öyle hissedilerek ve içinden gelerek” yapılır. Buna karşın yapay zekâyı daha iyi bir insanlık projesine dönüştürerek tabiatta halihazırda var olan “sürü beyni” –farklı canlıların faydalılık üzerine birbirlerini destekleyecek şekilde yaşamaları (bitkiler, arılar, kuşlar, balıklar vb.)- gibi işletmek mümkün olabilir.
Bireysel manada ortalama, rutinini yaşayan ve sahip olduğu şeyleri fazla değiştirmeyen gümüz insanının yapay zekâ çalışmalarını engellemesi, sekteye uğratması ya da tamamen ortadan kaldırması mümkün gözükmemektedir. Çünkü yapay zekâ ve çalışmalarının gündelik rutinlerini sürdüren genç kuşaklar tarafından bir algoritma ordusu tarafından işlerinin zahmetsiz, meşakkatsiz ve maliyetsiz yapılacak olması cihetinden anlaşılması ve algılanması yanlıştır. Yaygın bir kullanım olarak “ev genci”; sosyolojik bir terim olarak da “gereksizler sınıfı”nın ortaya çıkışı yapay zekanın değil; bilakis yatay zekanın bir neticesidir. Ancak bu çalışmayı okuyan bireyler geleceğe dönük meslek tercihi yaparken; makinelerin yapamadığı, tahmin edilemezliği bulunan ve innovatif boyutu ön plana çıkan iş ve meslek gruplarını tercih etmelidirler. Böylesi bir tercihin de yeni mesleklerin genel sorunu olarak, hepsinin muhtemelen yüksek düzeyde uzmanlık, deneyim ve tecrübeyi gerektirecek olmasıdır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.