Cuma günü yaşanan sel felaketleri ardından normal bir İstanbullunun 4.5 yıldır bu bitmez tükenmez vakaların, göllerde yüzme, metrolarda boğulma, otobüslerde yanmanın, pişkin açıklamaların, vurdumduymazlıkların sonrasında hala “dur bakalım bunu bir dönem daha deneyelim” demesi beklenemez.
Cuma günü yaşanan sel felaketleri ardından normal bir İstanbullunun 4.5 yıldır bu bitmez tükenmez vakaların, göllerde yüzmenin, metrolarda boğulmanın, otobüslerde yanmanın, pişkin pişkin açıklamaların, vurdumduymazlıkların sonrasında hala “dur bakalım bir dönem daha deneyelim” demesi beklenemez.
Süleyman Nazif Kalaycı
Uyananinsan.com 2/10/2023
İstanbul’da Perşembe gece ve Cuma günü yağan yağmurlar sonucu birçok işyeri ve atölye sular altında kaldı, ana yollarda ve bazı sokaklarda su birikintileri, hatta göller oluştu, araçlar yollarda güçlükle ilerledi. Arnavutköy, Başakşehir ve Sultangazi’de mahsur kalan 707 kişi ve 15 hayvan itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı. Pendik’te Fevzi Çakmak-Hastane Metro durağını su basınca kullanılmaz hale geldi. Kentin turistik kalbi tarihi Kapalı Çarşı’yı da kentin iş merkezi Mecidiyeköy cadde ve sokaklarını da su bastı. Şişli ilçesinde yollar göle döndü. Şehit Er Cihan Namlı Caddesi üzerinde yolun karşısına geçmek isteyen bir kadın sel sularına kapıldı, vatandaşların kahramanca müdahalesi kadının canını kurtardı.
Bunlar dünyanın en fakir ve geri kalmış ülkelerinde yaşansa bile hayret uyandıran gelişmeler olurdu. Ancak artık her kuvvetli yağışta bunları görmeye alıştık, durumu kanıksadık. Her şeyin güzel olduğu Ekrem İmamoğlu kaosunda bırakın ortalığı su basması ve işyerlerinin kullanılmaz hale gelmesi, selde sürüklenen ve boğulan insanları bile önemsemez olduk.
Oysa çağdaş bir kentte, normal işleyen bir kentte bunlar yaşanmaz. İçinde normal bir insanın başkanlık yaptığı bir büyük şehir belediyesinde bunlar düşünülemez bile. Ancak CHP iktidarında artık yanan otobüsler, bozulan metrobüsler, duran yürüyen merdivenler, iptal olan metro istasyonları, müsilajla kullanılmaz hale gelen kıyılar gibi bu dönemle özdeşleşmiş görüntüler yanında aklımızdan çıkmayacak bir rezalet yılda bir kaç kez yaşanan sellerde kentin göle dönüşmesi.
Bir çok ülkede bundan çok daha ağır hava şartları yaşanmasına rağmen insanlar işlerine devam ederler. “Yağmur yağacak dışarı çıkmayın, evde kalın, sonra dönemezsiniz” diye bir mesaj bilinmez. Yağmur yağar. Önlem alınır. İnsanlar işine devam eder. İstanbul yağmurlu bir kenttir. Sonbaharda İlkbaharda bol yağmur yağar. Osmanlı devrinde bile yağmurlarda kaymasın, sağlam kalsın diye yollara Arnavut kaldırımı döşenmiştir, mazgallardan, derelerden denize su akışı tanzim edilmiştir.
Yağmurlarda kentin tıkanmamasını sağlamak büyükşehir belediyesinin ana görevlerindendir. Her seferinde “ama çok yağmış biz n’apalım” diye pişkin pişkin gülmek yerine görevini layıkıyla yapsa Ekrem İmamoğlu ve onun CHP’lilerden, İYİ Partililerden ve HDP’lilerden oluşan ekibi, İstanbulluları bu kepazelikle karşı karşıya bırakmayacak. İlk kez daha CHP beldiyesi yeniyken yaşandığında haydi eski yönetimi suçladılar. Bir kereliğine anlarız. İyi de aradan neredeyse beş sene geçmiş sen hala önlem almamışsın, eski yönetim edebiyatıyla durumu kurtarmaya çalışıyorsun.
Yapacakları şey büyük bir beceri de gerektirmiyor. Bütün iş Bodrum’da, yurt dışında tatil yapmak, yabancı elçiler ve temsilcilerle gizli görüşmeler düzenlemek, ona buna laf yetiştirmek, CHP’yi Zoom toplantılarında baştan tasarlamak gibi işleri bırakıp bunlar yerine yağmur giderlerini denetlemek, eski altyapı borularını yenilemek, yollardaki mazgalları, menfezleri kontrol etmek, gereken yerde motorlar ve düzeneklerle suyun taşmasını önlemek, mühendislik hesaplamalarını, simülasyonları tekrar tekrar yaptırmak, kanalizasyonlarda ek inşaatlar yapmak, önlemleri almak, mevcut önlemlerin yetmeyeceği anlaşılıyorsa yeni önlemleri tasarlayıp bunları yürürlüğe sokmak.
İlginç olan seller sırasında acil yönetim yürütmesi gerek başkan, Cuma günü yaşanan felaketin, binlerce insanın iş yerinin kullanılmaz hale gelmesinin üzerine, ertesi gün kalkıp kendini eleştiren Bilal Erdoğan’a pasif agresif laf yetiştirmek üzere demeçler vermiş. “İşine bak deermişim ama işi de yok ki ay onun” tarzı, lise öğrencilerinin bile ters ters bakacağı seviyede bir şeyler gevelemiş. Onun işi var mı yok mu bilemem de senin işin var mı? Temel atmama törenleri, kokteyller, yemekler, yurt gezileri, tatiller dışında yaptığın bir iş, yerine getirdiğin bir görev var mı?
İstanbul’a oldum olası düşman, Türkiye’den intikam alma hisleri taşıyan, İstanbulluların başına bir felaket gelse sevinen içimizdeki İrlandalıları anlarım. Onlar Ekrem İmamoğlu’na oy vererek Osmanlı’nın, Türkiye’nin, Müslümanların gözüne çöp sokarak mutlu oluyorlar. Kendilerince tutarlı. Yüzbinlercesi içimizde yaşıyor, toplumu sabote etmek için batıl mücadele veriyorlar.
O insanlar elbette var. Kimi terörizme destek veriyor, kimi Türkiye karşıtlarına. Kimi “onları yok edeceğiz yemin ettik” diyor, kimi şapşal da yurt dışına çıkınca “bana Türk’e hiç benzemiyorsun dediler” diye seviniyor. Onlar tamam. “Oh olsun size pis Türkler” demek için yine Ekrem başkanlarına oy verecekler. Onda kuşku yok.
Ancak normal bir vatandaşın bu bitmez tükenmez göllerde yüzme, metrolarda boğulma, otobüslerde yanma vakalarından sonra hala “dur bakalım bir dönem daha deneyelim” demesini anlamak imkansız olur.
Bunu hala diyen biri eğer bizdense zihinsel sorunu var demektir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.