İktidarı yolsuzlukla suçlayan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras hakkında cumhuriyet savcılığınca soruşturma başlatılması üzerine Galip Gümüşdere yazdı.
14 Şubat 2025 A. Galip Gümüşdere
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, sert demeçleriyle gündeme gelen TÜSİAD Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında şikayetler üzerine “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma” suçlamalarıyla soruşturma başlattığını açıkladı.
TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras’ın Olağan Genel Kurulunda iktidara yönelik “Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay” eleştirileri kamuoyunda yankı bulmuş ve çeşitli kesimlerden büyük tepki çekerken bazılarından alkış almıştı. AK Parti yetkilileri ve bakanlar kurlundan tepkiler gelen açıklamalara özellikle TÜSİAD kimliği ile konuşulmasının demokrasiye olan bağlılıkla çeliştiği ifade edildi.
50 yıllık siyasi söylem
Koç, Sabancı, Ülker aileleri de dahil Türkiye’deki sanayici ve iş adamlarının en önde gelenlerini barındıran TÜSİAD daha önce de siyasete müdahalede bulunmuştu. 70’li yıllarda gazetelerde sayfa sayfa muhtıra yayınlayarak 1980 darbesine zemin hazırlayacak kadar siyasi bir çizgiye kavuşan dernek, sonraki dönemlerde de özellikle Batıcı çizgide mektuplar ve demeçlerle Türkiye’ye yön verdi. Bunun dışında genlde sol kesimden araştırmacılara çeşitli raporlar yayınlatan zenginler kulübü, başta AK Parti iktidarına tam destek verirken başta Koç ailesinin destek verdiği ve karargahu Divan Oteli olarak görülen Gezi Olayları ardından bu desteği geri aldı ve muhalefet odaklarından biri haline geldi.
TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı ve AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, TÜSİAD’ın hükümete yönelik ifadeleri hakkında geçmiş dönemde hükümetleri değiştirmek gibi kendisine misyon edinen ve çok bozuk bir demokrasi siciline sahip olan TÜSİAD’ın, 28 Şubat ruhuyla hükümete ayar vermeye çalışmasını asla tasvip etmediğini, bozuk demokrasi siciliyle hükümete ültimatom vermeye çalışan TÜSİAD’ın olağanüstü, darbe dönemlerinde adından söz ettiren bir kurum olduğunu, bir vesayet odağının yeni sözcülüğüne soyunmasını asla doğru bulmadığını belirtti. Diğer iktidar yetkilileri de benzer sert sözlerle bu çıkışı eleştirdiler.
TÜSİAD’ın derdi nedir?
Daha önce Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği etrafındayken 1970’lerde en zenginlerce kurulan TÜSİAD’ın iki farklı boyutlu mücadelesi var. Birincisi ve içindeki az sayıda hakim konumdaki ailenin etkisinin olduğu, Amerika, AB ve İsrail yanlısı eski siyaseti savunmaları, bunu liberalizm, insan hakları gibi söylemler, ya da terör örgütüyle barış gibi argümanlara sararak yapmaları. Türkiye sosyal düzeninin, eğitiminin, gençliğin dejenerasyonunu, LGBT’nin, aileyi yıkan 6284’ün en büyük savunucuları arasında TÜSİAD yetkilileri ve projeleri yer alıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin toplumu tehdit ettiği ve Toplumsal Cinsiyet kavramının sapıklık olduğu 2020 yılında ortaya çıkmaya başladığında Koç, Sabancı, Borusan ve bunlara ilaveten Eker İstanbul Sözleşmesine en yüksek sesle destek çıkmıştı. Dolayısıyla AB ve ABD neyi dayatıyorsa TÜSİAD da onu dayatıyor.
Çok açık olmayan bir diğer TÜSİAD boyutu, bu zenginler kulübü üyelerinin yeni gelen Anadolulu kesimlerin kendilerine rakip olmalarını önleme çabaları. Nitekim 1970’li yıllarda Erbakan’ın Anadolu Aslanları stratejisine en büyük engel TÜSİAD’dan gelmişti. Kendileri de Anadolu köylüsü ve taşra kökenli olan, girişimcilikleri en fazla üç kuşak geriye giden, devletten aldıkları avantajlı ihaleler, korumalar, teşvikler sayesinde muazzam servetler edinen, aralarındaki bir kaç eski dönme ailesi dışında neredeyse tamamen sonradan görme zenginlerden oluşan TÜSİAD’çıların aristokrat havalarıyla aşırı Batıcı bir tarz izlemelerinin nedeni, duvarlarla korunmuş bir sınıfsal kale oluşturarak kendilerinden en fazla bir ya da iki nesil sonraki Anadolu insanını uzak tutmaya çalışmak.
İktidar, toplumun gidişatı, ekonomi ve en önemlisi hukuktaki erozyon kuşkusuz eleştirilmeye açıktır ve muhtactır. Ancak bu eleştiri hiç bir sorumluluğu olmayan ve bu dönemde en çok palazlanan kesim olan TÜSİAD’a kalmadı.
