9 Kasım 2023 tarihli açık bir mektupla çoğu batılı yüzlerce uluslararası gazeteci hem işgalci rejimin gazetecileri bilinçli hedeflemesini hem de Batı basınının tek yanlı yaklaşımlarını şiddetle kınadılar. Mektubun metnini ve imzacıları yayınloruz:
İsrail’in Gazze’deki yıkıcı bombalama kampanyası ve medya ablukası, haberciliği benzeri görülmemiş bir şekilde tehdit ediyor. Bu konuda zamanımız tükeniyor.
İsrail’in dört hafta süren kuşatmasında 11.000’den fazla Filistinli öldürüldü. Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre, grubun 1992’de ölümleri takip etmeye başlamasından bu yana gazeteciler için en ölümcül çatışma olarak adlandırdığı bu çatışmada, artan ölü sayısına en az 35 gazeteci dahil. Çok sayıda gazeteci yaralandı, gözaltına alındı, kayboldu veya aile üyelerinin öldürüldüğünü gördü.
Muhabirler, editörler, fotoğrafçılar, yapımcılar ve dünyanın her yerindeki haber odalarındaki diğer çalışanlar olarak, meslektaşlarımızın ve ailelerinin İsrail ordusu ve hükümeti tarafından katledilmesi karşısında dehşete düşmüş durumdayız.
Gazze’de gazetecilere yönelik şiddete son verilmesi çağrısında bulunmak ve Batılı haber odası liderlerini, İsrail’in Filistinlilere karşı tekrarlanan zulmünü haber yaparken dikkatli olmaya çağırmak için yazıyoruz.
Kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ndeki muhabirler yoğun elektrik kesintileri, yiyecek ve su kıtlığı ve sağlık sisteminin çökmesiyle mücadele ediyor. Gözle görülür şekilde basının üyesi olarak çalışırken geceleri evlerinde öldürüldüler. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in bir araştırması, İsrail’in 13 Ekim’de Güney Lübnan’a düzenlediği ve Reuters kameramanı Issam Abdallah’ın ölümüne ve altı gazetecinin de yaralanmasına yol açan iki saldırısında gazetecilerin kasıtlı olarak hedef alındığını gösteriyor.
Gazetecilerin aileleri de öldürülüyor. El Cezire’nin Gazze bürosu şefi ve Arap dünyasında tanınan Wael Dahdouh, 25 Ekim’de canlı yayında karısının, çocuklarının ve diğer akrabalarının İsrail’in hava saldırısında öldürüldüğünü öğrendi. Wafa Haber Ajansı’ndan gazeteci Muhammed Ebu Hassir’in evine 5 Kasım’da düzenlenen saldırıda kendisi ve 42 aile üyesi hayatını kaybetti.
İsrail Gazze’ye yabancı basının girişini engelledi, telekomünikasyonu ağır şekilde kısıtladı ve basın bürolarını bombaladı. Geçtiğimiz ay Gazze’deki yaklaşık 50 medya merkezi vuruldu. İsrail güçleri haber merkezlerini, çalışanlarının hava saldırılarına karşı güvenliğini “garanti edemeyecekleri” konusunda açıkça uyardı. Onlarca yıldır gazetecileri ölümcül bir şekilde hedef alan bir model göz önüne alındığında, İsrail’in eylemleri, serbest ifadenin geniş çapta bastırıldığını gösteriyor.
Filistinli Gazeteciler Sendikası Batılı gazetecileri gazetecilerin hedef alınmasını açıkça kınamaya çağırdı. Grup, 31 Ekim’de yayınlanan açıklamasında, “Dünyanın dört bir yanındaki gazeteci dostlarımızı, Gazze’deki halklarımıza yönelik korkunç bombardımanı durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz” dedi.
Biz de bu çağrıya uyuyoruz.
Gazze’deki meslektaşlarımızın yanında duruyor ve onların katliam ve yıkımın ortasında haber yapma konusundaki cesur çabalarını müjdeliyoruz. Onlar olmasaydı, yerdeki dehşetlerin çoğu görünmez kalırdı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler, Arap ve Orta Doğulu Gazeteciler Derneği ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu gibi basın derneklerine katılarak İsrail’den gazetecilere ve diğer sivillere yönelik şiddeti sona erdirme konusunda açık bir taahhüt yapmasını talep ediyoruz. Batılı haber merkezleri Gazzeli gazetecilerin çalışmalarından muazzam bir şekilde yararlanıyor ve onların korunması çağrısında bulunmak için acil adımlar atmalı.
Ayrıca Batılı haber merkezlerini, Filistinlilere yönelik etnik temizliği meşrulaştırmaya hizmet eden insanlık dışı söylemlerden sorumlu tutuyoruz. Amerikan yayınlarında çifte standartlar, yanlışlıklar ve yanılgılar çoktur ve bunlar iyi belgelenmiştir. 2021’de 500’den fazla gazeteci, ABD medya kuruluşlarının İsrail’in Filistinlilere yönelik baskısını görmezden geldiği yönündeki endişeleri dile getiren açık bir mektuba imza attı. Ancak adil yayın çağrısı yanıtsız kaldı.
Haber kanalları bunun yerine Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların bakış açılarını sansürledi, onları güvenilmez olarak nitelendirdi ve İslamofobik ve ırkçı isnadları güçlendiren kışkırtıcı bir dil kullandı. İsrailli yetkililer tarafından yayılan yanlış bilgiler yayınladılar, Gazze’de ABD hükümetinin desteğiyle işlenen ayrım gözetmeksizin sivillerin öldürülmesini sergileme konusunda başarısız oldular.
Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği ve aralarında dört gazetecinin de bulunduğu 1.200’den fazla İsraillinin öldürüldüğü ve 240 kadar İsraillinin yakalandığı saldırıdan bu yana bu sorunlar daha da arttı. Haberler, gerekli tarihsel bağlamı sunmadan saldırıyı çatışmanın başlangıç noktası olarak konumlandırdı. Gazze’nin tarihi Filistin’den gelen mültecilerin fiilen hapishanesi olduğu, İsrail’in işgalinin uluslararası hukuka göre yasa dışı olduğu ve Filistinlilerin İsrail tarafından düzenli olarak bombalandığı ve katledildiğinden bahsedilmedi.
BM uzmanları “Filistin halkının ciddi bir soykırım tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna ikna oldukları” konusunda uyardı, ancak Batılı yayın organları soykırım uzmanlarından alıntı yapmakta ve Gazze’de ortaya çıkan varoluşsal tehdidi doğru bir şekilde tanımlamakta tereddüt ediyor. Oysa bizim işimiz, hesap sormak. Aksi takdirde soykırıma ortak olma riskiyle karşı karşıya kalırız.
Gazetecilere korkmadan, kayırmadan, uluslararası insan hakları örgütleri tarafından iyi tanımlanmış, “apartheid”, “etnik temizlik” ve “etnik temizlik” gibi kesin terimleri kullanarak gerçekleri anlatma çağrımızı yineliyoruz.
