CHP’nin 3 Aralık büyük toplantısı ardından net bir ekonomi modeli sunamaması, sadece karşıtlarını değil savunucularını da etkiledi.
A. Galip Gümüşdere
Bu ayın başlarında Lütfi Kırdar’da Jeremy Rifkin adlı ekonomi danışmanının, biraz üst perdeden CHP yönetimine ve Türkiye’ye nasihatlar verdiği, bu sırada Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşinin uyukladığı konuşması ardından CHP’de ekonomik, bunca yıllık muhalefet sırasında neden bir ekonomi politikası geliştiremedik sorusu ve yabancı danışmanlara muhtaç kalınmasına tepkiler artmaya başladı. 3 Aralık’ta İstanbul Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’ndeki İkinci Yüzyıla Çağrı programı, bu sayede yaradan çok zarar getirdi ve partinin ekonomik bir programının bulunmadığı konusunda düşünceleri hem karşıtları hem de partililer arasında perçinlemiş oldu.
CHP yönetiminin büyük önem verdiği ve mutlaka canlı bağlanılarak izlenmesi gerektiği reklamlarla bütün Tütkiye’ye duyurulan, parti ekonomik politikalarının anlatılacağı toplantı bu denli önem arz ederken, tam olarak ne olduğu anlaşılmayan bu politikanını mimarlarının toplantıya gelmeye tenezzül etmemesi, başta Yahudi asıllı Amerikalı ekonomist Jeremy Rifkin olmak üzere bu uzmanların CHP programına ABD’den telekonferans ile bağlanması, pek çok siyasi yorumcu tarafından gülünç olarak nitelendirilmişti.
Türkiye gibi önemli bir ülkenin ekonomik dönüşümünü yapacak insanların tenezzül edip Türkiye’ye bile gelmeye lüzum görmemesi eleştirilerine, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye bu sayede teknoloji görsün istedik” cevabı da ilginç bulunmuştu. Türkiye’de canlı görüşme teknolojileri en az 20 yıldır yaygın olduğu gibi geniş bir kesim pandemi döneminde sadece bu sayede toplantılar yapabilmişti. Dolayısıyla CHP’nin tanıttığı ileri bir teknoloji olmadığı sosyal medyada hükümet yanlısı hesaplarca ön planda tutulmuştu. CHP’nin en kuvvetli destekçilerinden Yılmaz Özdil bile bunu alaya alan paylaşımlarda bulunmuştu.
CHP 2. yüzyıla hazırlanırken, 1. yüzyıla net bir programla başlandığı gerçeğini unuttu. CHP 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi’nde net bir plan açıklamıştı. Şu an Jeremy (Ceremi) Rifkin’in yerinde olan Celal Bayar’ın bugünkü Pakistan’dan ve Hint Müslümanlarının yolladığı altınlarla kurulacak İş Bankası’nın vereceği kredilerle hür teşebbüs ve bir Müslüman ticaret kesimi oluşturulmasına dayalı bu program, zamanla CHP’nin siyasi kanatta giderek sertlik yanlısı bir rejime dönüşmesi, muhalefet partilerini kapatması ve istenen girişimci gelişmesinin sağlanamaması sonucu Devletçiliğe ya da Etatizme, yani devletin ekonomiyi devralmasına dönüşmüştü. Ancak en azından başta çok net bir ekonomik model vardı.
Oysa ikinci yüzyıl denen dönemde CHP başa geçse bile net bir planı yok. Jeremy Rifkin ya da diğer isimler Daron Acemoğlu, Hacer Foggo gibi kamuoyunda bilinmeyen isimlerin ortak çalıştıkları ve aralarında bağlantı olduğuna dair bir işaret de bulunmuyor. Bu isimler sadece eğer CHP başa geçerse ekonominin direksiyonunun ele alacağı varsayılan isimler olarak tanııldı. Örneğin Refah Partisi’nin Adil Düzen adlı ve 54. hükümete başlar başlamaz başarılı sonuçlar elde ettiği modeli gibi belirli temlleri olan bir ekonomik model de değil. Bize güvenin, Rifkin, Acemoğlu ve Foggo sizlere harikalar yaratacak tarzı bir mesaj.
Rifkin’in kendi anlatımına göre Angela Merkel’in kendisinden yardım istemesi aslında Angela Merkel hükümetllerinin bir Rifkin ekonomik modelini uyguladıkları anlamına gelmemekte. Alman hükümeti, aracıların girişimi vasıtasıyla bazı durumlarda Rifkin’in ve diğerlerinin farklı görüşlerinden yararlanmış olabilir. Ancak Rifkin Alman ekonomisinin başına geçmedi. Benzer durum Fransa ve İngiltere için de geçerli. Öte yandan her üç ülkenin de tarihlerinin en ağıır buhranlarını yaşamakta oldukları da ele alınırsa bu ekonomik danışmanlığın kalıcı ya da yapısal bir olumlu etki göstermediğini ifade etmek de yanlış olmaz. Benzer durumlar Daron Acemoğlu’nun ve Hacer Foggo’nun danışmanlık kariyerleri için de geçerli.
Bunların dışında bir altılı masa hükümetinde ekonominin başına hangi partinin geçeceği de net değil. Ali Babacan kendisinin ekonomi dahisi olduğunu öne sürerek, ortak hükümetteki tek şartlarının bu alanı kontrol etmeleri olduğunu ortaya koyarken, İYİ Parti de Altılı Masa hükümetinin ekonomik alandaki yönetiminin kendisinde olacağı varsayımıyla bu yönde bir grup oluşturdu ve seçimlerin kazanılması ardından bu alanın kendisine teslim edilmesini beklemekte. Bir yandan da CHP içinde en büyük parti olarak bu alanı kimseye teslim edemeyeceklerine inan kmeiklieşmiş bir kesim de var. Dolayısıyla ekonominin dizginlerinin kimin elinde olacağı konusunda ortak yaklaşım henüz belirmedi.
Net bir ekonomi politkasının olmaması ve bir modelin seçmene sunulamaması, üst kademeleri doğrudan ilgilendirmese de özellikle tabandaki bire bir iletişimde bulunan örgüt üyelerini olumsuz etkilemekte. Kahvede, pazarda, sosyal medyada, toplantılarda, ekonomik çözüm konusunda bir model sunamamak, sürekli sosyal politikalara dönmek, olumlu mesajlar yerine hükümete yönelik olumsuz mesajlardan sıyrılamamak, partinin kimlik siyasetinin ötesine geçmesini engelleyen ana unsurlar arasında.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.