Paranın ve toplumsal ilişkilerin temeli olarak görülen borç ve iktisadi bir gereklilik olarak sunulan faize ilişkin yazarımız Sadık Uslu yeni bir bakış açısı getiriyor.
22 Şubat 2025 Sadık Uslu
Borç ve faiz!
Bu iki kelime, mevcut finansal sistemin motoru olmasıyla dünyanın en büyük belası haline gelmiştir. Muhtemelen herkesin en az bir kez, borçlandığından söz edebiliriz. Sistemin önümüze sunduğu bu yol, ihtiyaçların borç üzerinden giderilme imkanına davetiye çıkarmaktadır. Ancak bu imkan, faiz nispetinde bir bedeli de beraberinde yüklüyor. Kolay borçlanmanın bu denli cazip görünmesi insanları her an borç batağına düşürmesi ihtimalini de kolaylaştırıyor.
Bu yazımızda tam da bu konuya değineceğiz.
Finansal sistemde borç almak, başka bir deyişle gelecekteki kazancımızın bir kısmını bugünden harcamak, neredeyse bir gelenek haline gelmiştir. Ev almak için, eğitim için, bir araba ya da sadece bir tatil için borçlanıyoruz. Sistem içerisinde maalesef, borçsuz yaşama şansı yoktur. Birileri borçlarını rahatça ödeyerek hayatını sürdürebiliyorsa; bu şu demektir. Sistemde borcunu ödeyen kesimin bir asimetrisi vardır. Bu asimetrik kesim, borç ödemelerini yapamadığından, borca batmış, kat kat faiz ödeme sorumluluğuyla rehin alınmış, adeta medeni ölüler haline gelmiş kesimlerdir. Zira; yetersiz olan para arzı faizleriyle birlikte borcunu ödeyenlerce daha da daralır ve dolaşımdaki paralar üzerinde vakum etkisi yapar.
Borç ödemek ve bu borcu sürdürülebilir şekilde devam ettirme sistematiği bir yanda kredibilitesi yüksek profiller üretirken, diğer yanda negatif bir asimetri barındırmaktadır. Bu sistemik kurgunun temel dinamiğidir.
…
Esas sorun; borçların faiziyle birlikte tamamen ödenmesinin mümkün olup olmadığıdır.
Gelin, bu sorunu konuyu anlamak ve anlaşılmak için en kapsamlı şekliyle ele alalım. Sistemdeki tüm borçlar ve para arzı üzerinden sorarak düşünelim ve ona göre analiz edelim.
O halde; tüm borçların ödenmesi mümkün müdür?
Gerçek şu ki, bu mümkün değildir.
Neden?
Öncelikle, borca eklenen faiz kısmı var. Buna paranın maliyeti de deniyor. Aslında borcun maliyeti ya da paranın kirası oluyor. Faizin, borç aldığımız paraya bir zaman değeri kattığı düşünülüyor. Ancak, tüm borçluların, faizleriyle birlikte borçlarını ödemesi gerektiğinde, borç miktarı daha da artmış oluyor. Artan borç, sistemi kriz eşiğinde tutuyor. Borcun anaparasının faizle birleşmesi, ekonomide dolaşan parayı aşıyor ve bir finans yığını oluşturuyor. Bu da, yeni borçlar oluşmadan veya ekonomik büyüme bu borçları eritmeden tüm borçların geri ödenmesini imkansız halde tutuyor.
Ekonomik büyüme ve enflasyon, borçlarımızın geri ödenmesini bir nebze kolaylaştırabilir. Büyüme sayesinde kazançlarımız artmış gibi görünebilir. Ayrıca; enflasyon borçlarımızın gerçek değerini düşürebilir. Buna rağmen, herkesin borcunu ödemesi için yeterli para hiçbir zaman mevcutta olamaz. Çünkü; borç üretim hızı para arzından önce hareket etmektedir. Sistem kurgusu bu şekilde dizayn edilmiştir.
Enflasyona dayalı olarak borçlardaki değer düşüm algısı, gereken para arzı ile eş güdüm sağlar. Teorik olarak borçların ödenebileceği bir bilinçaltı sunar. Fakat para arzı her zaman yetersiz seviyede kaldığından, bu açık borçların tamamen kapatılmasını imkansız kılmaya devam eder. Parasal genişleme ve enflasyonun verdiği geçici ödeme imkanı, borcun sürekliliği esasını kabullendirir. Bu düşünce borcun kapatılması fikrini törpüler. Borçlu tarafı sürekli narkoz altında tutar.
Nihayetinde, borçların geri ödenememesiyle karşılaştığımızda, borçları yeniden yapılandırmak ya da iflas etmek gibi seçenekler devreye girer. Düşünün artık; bu, finansal sistemin en insani yanıdır. Bu esaret; dünyaya başarısızlığı ya da yeniden başlama hakkını vaat eder.
Tabi; farklı sistemik riskler de vardır. Hükümetlerin sürdürülebilir borçlanma hedefleri doğrultusunda politikalar izlemesi de bu sistemik esaretin ürünü gibidir. Bu yüzden, borç döngüsü sürekli devam eder; bir borç ödenirken, başka bir borçlanma gerçekleşir.
Sonuç olarak, borç ve faiz ilişkisi, finansal sistemin sürekli hareket halindeki bir parçasıdır. Hepimizin borçlarını faizleriyle tamamen ödemesi, sadece teoride kalan bir hayaldir. Pratikte, borçlanma ve yeniden borçlanma sürekli bir döngü şeklinde devam eder. Bu kısır döngü; dünyaya, finansal özgürlüğün gerçek anlamda borçsuz bir yaşam vaat etmesinden ziyade, borçları yönetme becerisiyle mümkün olabileceğini anlatır.
Esasen bu beceri de, finansal özgürlükten ziyade, döngüsel esaretin nefesini yüzümüze üfleyen finans okur yazarlığından öte bir şey değildir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.