Rus askeri düşünürü Tümgeneral Alexander Vladimirov nükleer savaşın ‘kaçınılmaz’ olduğu konusunda uyarırken Cemil Ufuk Bakırçay bizim bu konuda ne kadar hazırlıklı olduğumuzu sorguluyor
Cemil Ufuk Bakırçay
Uyananinsan.com 6/9/2023
Rusya’dan bir yıldır her düzeyde atom bombası kullanırız uyarıları gelmesine rağmen bu kez ciddi ve ağırlıklı bir sesten gelmesi işin rengini değiştirmekte. Ülkenin savaş planlarını hazırlamış, Rusya’nın askeri akademilerinde okutulan ‘Genel Savaş Kuramı’ adlı üç ciltlik kitabı kaleme almış Emekli Tümgeneral Alexander Vladimirov bir nükleer savaşın Ukrayna işgalinin ‘kaçınılmaz’ sonucu olduğu konusunda uyardı.
Emekli Tümgeneral Vladimirov Rusya’nın askeri uzmanlar kurulu başkan yardımcısı. Rusya Harbiyeli Dernekleri Birliği Başkanı, Suvorov Askeri Okulu Mezunları ve Nakhimov Deniz Harp Okulu Mezunları Moskova Topluluğu Başkanı, Ulusal Strateji Konseyi ve Rusya Bilimler Akademisi kıdemli araştırmacı. 20 kez devlet ödülüne layık görüldü. Ulusal devlet düşüncesi, askeri düşüncede reform, silahlı kuvvetler reformu üzerine üç ciltlik Genel Savaş Kuramı da dahil 120’den fazla eser ve yayının yazarı.
Emekli Tümgeneral Vladimirov 2013 tarihli kitabında, barış ve savaş arasında bir ayrımın olduğu geleneksel savaş teorisinden çıkarak, 21. yüzyılda sürekli korku ve güvensizlikle karakterize edilen kalıcı bir savaş durumuna geçildiğini savunarak, Vom Kriege kitabının yazarı Karl von Clauswitz klasik düşüncesinden yeni gri döneme uygun kavramsallaştırmalar yapan kişi.
Tümgeneral Rus stratejik analiz toplantılarının vazgeçilmez ismi.
Rus askeri stratejist, dünya basınına göre ülkesinde verdiği bir röportajda “kitle imha silahlarının kullanımına geçiş için tek bir şeye ihtiyaç var: Başkomutan Putin’in siyasi kararı” şeklinde uyarmış. Rus tümgeneral, hem Rusya hem de Batı’nın hedefinin hayatta kalmak ve tarihsel devamlılık olduğunu, bu ikisinin birbiriyle uyumlu olmadığını belirtiyor. Vladimirov, bunun da amaçlar adına nükleer silah gibi araçlar da dahil olmak üzere ellerindeki tüm silahlı mücadele araçlarının kullanılacağı anlamına geldiğini ifade etmiş.
Stratejik düşünür bu savaşta kaçınılmaz olarak nükleer silahların kullanılacağından emin olduğunu, bunda ne Rusya ne de Batı’nın hareket edebilecği bir alan kalmadığı uyarısında bulundu.
Rusların ‘savaşın kutsal kitabı’ dediği askeri eseri hazırlamış Rus general, nükleer savaşın Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ‘kaçınılmaz’ sonucu olduğu konusunda uyarırken şunları da eklemiş: “Politikacılarımız ve liderliğimiz bunu ne kadar çabuk fark ederse, birliklerimizi ve halkımızı bunun için eğitmeye o kadar erken başlarız; hayatta kalma şansımız o kadar artar, bu da zafer anlamına gelir.”
78 yaşındaki uzman, birliklerin eğitiminin hayati önem taşıdığını, dolayısıyla “kitle imha silahlarının kullanıldığı koşullar altında savaş yürütebilme becerisine” sahip olmaları gerektiğini, yazmış olduğu kitabın Ruslar için önemli dersler içerdiğini söylemiş. ‘Barış istiyorsanız, kazanana kadar savaşırsınız’ diyen stratejist, ‘uzun ve güçlü bir barış istiyorsanız, baltayı düşmanın topraklarına gömeceksiniz’ ifadeleri ardından Rusya’nın hazırlıklı olması gerektiğini, ordu, devlet, ekonomiyi ve ülke halkının hazırlanması gerektiğini savunmuş. sasania.org
Bu gidiş devam ederse Nükleer Savaş’ın sadece mümkün değil aynı zamanda muhtemel olduğu konusunda düşüncem geçen yıl ortaya çıktı. Rusya kırılgan, zorlukla devam eden ve güçlü görünmek zorunda olan, toprakları hem dış hem iç tehditlere açık olan bir ülke. Ukrayna Savaşını kaybedemez, kaybederse ülke dağılma dönemine girer. Bütün Rusya bunu görüyor. Ancak konvansiyonel olarak da savaşı kesin bir şekilde kazanabilecek bir görünüm sergilememekte. Bunun sürmesi Rusya’nın kısıtlı gelir kaynaklarına dayalı ekonomisini daha zorlayacaktır.
Bu nedenle Moskova’nın özellikle savaşa son verecek Donald Trump‘ın tutuklanması ve seçimlerden men edilmesi, Demokratların ya da mevcut savaş yanlısı derin devlet kanadının yeniden Beyaz Saray’ı ele geçirmesi durumunda bir hamle yapması zorunlu. 2025’te yapacağı bu son hamleler başarısız olursa, hala dünyada bir numara olarak görüldüğü yegane güce, nükleer silahlara, en azından kilotonluk taktik fizyon bombalarına müracaat edebilir. Buna iyice gemi azıya almış bir NATO cevabı geldiğinde karşılıklı taktik, hatta stratejik bir nükleer savaş, füzyon bombalarının kullanılmasına kadar iş ilerleyebilir. Eğer NATO buna cevap vermez, Rusya’nın savaşı kazanmasına izin verirse, 80 yıl sonra yine atom bombasının kullanılabilir olduğu bir çağa girmiş olacağız.
Rusya Ukrayna Savaşı’ndan yenilgiyle çıkmayı asla kabul edemeyeceğinden eğer Batı baskıyı sürdürüse bu doğal bir sonuç. Dolayısıyla Tümgeneral Vladimirov’un düşüncesi temelsiz değil.
Türkiye halkının da, siyaset ve güvenlik bürokrasisinin de, afet ve sağlık kadrolarının da Ukrayna topraklarında düşük seyirle başlayan ancak her an yayılabilecek bir nükleer savaşa, birdenbire nükleer kuvvetlerin kullanılabilir durma gelmesine, dünya ülkelerinin bir yandan nükleer silahlarını artırığ bir yandan ilk kez nükleer silah üretecek ülkelerin ortaya çıktığı bir döneme ne kadar hazırlığı var?
Türkiye’de sığınakların depo olarak kullanılmaz durumda olduğu, atom savaşı kavramının bulunmadığı, bunun sadece askeriye ve NBC giysileri ve önlemleri ile sınırlı kaldığını düşünürsek halkta böyle bir hazırlık olmadığı açık. Öte yandan Türkiye mevcut nükleer silahlı ülkeler ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Güney Kore, Pakistan, Hindistan, İsrail arasında olmadığı gibi kısa sürede nükleer silah üretebilecek Japonya, Almanya, Arjantin, Güney Afrika, İran, Güney Kore gibi ülkelerden biri de değil.
1970lerde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu kurulmuş, Küçükçekmece’de bir mini nükleer santral inşa edilmiş ve Türkiye’nin en iyi beyinleri buraya konmuştu. Ancak Amerika-İngiliz güdümündeki o zamanki Gladio-Kontrgerilla derin devleti, buradaki araştırmacıları iyice semirtip, rehavete uğratıp, santralı da denetimden çıkarıp reaktörü kapatarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. yılında giriştiği bu nükleer güç adımlarını diri diri gömmüştü.
Buna rağmen Türkiye, İtalya ve Belçika gibi Amerikan üslerinde Amerikan nükleer silahlarını barındıran bir ülke. İncirlik’te 50 kadar ABD üretimi taktik nükleer başlık bulunmakta. Ancak bunlara el konması ABD ile büyük bir gerilim çıkarabileceği gibi bunların aktive edilmesi ve düşman ülkeye sevki de zorluk içeren konular. Öte yandan Türkiye’nin gerek Alman V-2 füzelerinin kopyası nükleer başlıklı Jüpiter füzelerinin Rus sınırından kaldırıldığı 1960larda, gerek Ziya ül-Hak iktidarı 1980lerde, gerekse Rusya’nın dağıldığı 1990’lı yıllar kaos döneminde belli sayıda başlık alıp sakladığı, FETÖ’nün kozmik oda baskınının bunların yerini saptayıp CIA’e verme çabası olduğu da Ankara’nın şehir efsaneleri arasında.
Ancak kağıt üzerinde elimizde atom bombası yok. Ayrıca atom bombaları patlarsa ne yapacağımız konusunda da bir fikrimiz yok.
Bu nedenle ülkemizin de sadece kapalı kapılar ardındaki az sayıda stratejik düşünce insanı tarafından değil kamuoyu ve serbest tartışma içinde nükleer durumumuzu ele alması, toplumun başlatılabilecek bir nükleer çağa hazırlanması gerekmekte.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.